OSMANLI İDARESİNDE ERMENİLER
Osmanlı İdaresinde Ermeniler
19. yy.la
gelinceye kadar Ermeniler imparatorluğun her bölgesinde istedikleri gibi
yaşadılar. Ermeniler devlet idaresinde birçok görev aldılar ve Türklerle
kaynaşmaya başladılar. Helmut Von Molke’e göre Ermenilere Hristiyan Türkler
denilebilirdi. Seyahatnamelerde Ermenilerin savaşçı bir kavim olmadıkları,
ticaretle meşgul oldukları ve dini durumlarının zayıf olduğundan bahsedilir.
Dini
durumları Ortodoks Rusya, Katolik Fransa, Protestan İngiltere ce ABD tarafında
iyi bir şekilde Osmanlı’ya karşı kullanılmıştır. Her devlet Ermenileri etkisi
altına alarak Doğu Anadolu kurulacak bir Ermenistan devletinin kendi
nüfuzlarında altında olması için çabalamıştır. Amaçları bağımsız Ermenistan’da
ziyade yıkılan Osmanlıdan daha fazla pay alabilmekti.
1831 Ermeni
Katolik, 1850’de Ermeni Protesran cemaatleri kuruldu. 1826-28 Osmanlı-Rus
harbinde Ermeniler Rusları kurtarıcı olarak görmüşlerdir. Çünkü Ruslar 1826’da
Moskova’da Lazaryan Enstitüsü, 1823’te Nersesyan seminerini kurmuş buralar
Ermenilerin devrimci fikirler edindiği eğitim merkezleri olmuştu. 19.yy.lın
ikinci yarısından itibaren Osmanlı devletinde Ermeni okul ve gazete sayısı
artmıştı.
Avrupa’da
Osmanlı devletini parçalama çareleri düşünüldüğünde ilk akla gelen 14. Lui’dir.
Fransa’nın bu noktada silahı Fransa’nın şefkatini ve Türklerden kurtuluş
emellerini şark Hristiyanlarına anlatan misyoner papazlardı. Rum ve Ermeni
patrikleri 14. Lui’ye kendilerinin kurtarıcı olacağını bildiren istirhamnameler
göndermişlerdi. Ermeni, Rum patrikleri ve Fransa arasındaki yazışmalardan
haberdar olan Osmanlı Fransa’nın niyetini anladı ve reayanın efrenc dinin kabul
etmesini ihanet ve isyan olarak düşünmeye başladı. Bununla beraber içlerinde Katoliklik
propagandası yapanlardan Ermenilerde şikâyetçiydi. Katolikliğin Osmanlı
devletini zayıflatmaya ve Türk idaresinden kurtulmayı amaçlaya Ermeniler
üzerinde dini ve tarihi silinmez izler bırakmıştır.
Ermeni
milleti ve cemaatinin geçirdiği değişikliği anlamak için Avrupa devletlerinin
Bâb-ı âli’ye yaptıkları baskıya bakmak gerekir. 1833’e kadar Rusya’nın baskısı
söz konusu iken özellikle bu tarihten sonra İngiltere ve Fransa ön plana çıkar
ama Fransa ikinci planda kalmıştır. Ermeniler siyasi çıkarları doğrultusunda bu
üç devletten de yararlanmaya çalışmıştı. Çünkü bağımsız bir Ermenistan’ın güçlü
bir devletin desteği ile mümkün olabileceğine inanmaktadırlar.
Misyoner
papazlar en çok ermeni gençler üzerine yoğunlaşarak onları eğiterek Avrupa’ya
tahsile göndermiş. Bu gençlerin dönüşlerinde kendi halklarını uyandıracaklarına
inanılıyordu. Tanzimat ve ıslahat fermanlarıyla Ermeniler bazı idari
düzenlemelere tabi tutuldular. 1863’te Ermeni millet meclisi kurulmuş daha
sonra bu Ermeni Meclis-i Mebusanı haline gelerek politik bir hal almıştı. İngiltere bu meclisi Ermenistan Muhtariyeti
için bir vasıta saymıştı.
Ermeni
meclisi 1864’te Rusya’ya bir heyet göndererek Ermeni Katogikosunun görev ve
yetkilerinin düzenlenmesi için Osmanlıya baskı yapılmasını ister. 17.yy.dan
19.yy.lın ortalarına kadar Ermeni kiliseleri inşa edildi, mevcutlar yenilendi,
okullar inşa edildi, hastaneler inşa edildi. Ermeni kilisesi Hıristiyanlığı Ermeni
milliyetçiliği için kullandı.
Kilise Ermeni
dilinin, Edebiyatının ve milliyetçiliğinin merkezi oldu. 1878’de Berlin
konferansında Ermenileri patrik Nerses Varjabedyan, Mıgırdıç Kırımyan ve Horan
Narbey temsil ederek kilise siyasi boşluğu doldurmuştur.
Kırımyan
Berlin’den eli boş dönünce Ermenilerin hareket tarzını artık değiştirmesi
gerektiği yönünde bir vaaz verdi, artık silahlanmaya ve Anadolu’da daha fazla
karışıklık çıkartarak ve böylece Avrupalı devletlerin dikkatini bölgeye çekerek
bölgedeki olaylara müdahil olmalarını sağlayacaklardı.
Bu doğrultuda
bu faaliyetlerin gerçekleştirmek için ilk olarak 1887’de Hınçak, 1890’da Taşnak
ihtilal örgütlerini kurdular. Hınçak partisi Türkiye ve İran’daki ilk sosyalist
partidir. Bütün kurucu ve teorisyenleri Marksist’ti. Rusya’dan Avrupa’ya eğitim
için giden 7 Rus Ermeni’si tarafından kuruluştur. 1886 yılında Avetis Nazarbekyan
ve arkadaşları parti programını hazırladılar, programa göre; 1- yeni bir idari
sistem için ihtilal yapılmalı. 2-partinin ilk hedefi Türk Ermenistan’ının
siyasi dini bağımsızlığıdır. 3- bu hedeflere ulaşmak için propaganda, tahrik ve
terör metotları uygulanmalıdır.
Parti
kendisine merkez olarak İstanbul’u seçti ve yedi ayda 700 üye kaydettiler.
Ermenilerin organizasyonu için Cenova ve İstanbul’dan Anadolu’ya üye
gönderdiler. İlk olarak gücünü 15 Temmuz 1890’da Kumkapı gösterisiyle ortaya
koydu. Amaç Bâb-ı Âlî-yi emir ve istekleri konusunda uyarmaktı. Bu olayı 1893
Merzifon ve 1894 Sason olayları takip etti. Bu olaylar sonunda birçok makale ve
broşür ve kitap basılarak Avrupa’da ve Amerika’da Ermenilerin katledildiği ve
duruma müdahale edilmesi gerektiği yazıldı ve dağıtıldı. İngiltere, Fransa ve
Rusya 11 Mayıs 1895’te Sultan Abdülhamid’e bir program sundular ve Abdülhamid
baskılardan dolayı bunu 17 Ekim 1895’te imzaladı. Hınçaklar bunu partilerinin
bir zaferi olarak yayınladılar.
Bu
faaliyetlerde İngiliz ve Rus ajan ve konsoloslarının da etkisi oldu. İngiliz
başbakanı Gladstone, Amerika’da James Bryce ve Yunan idareciler Ermenilerin
böyle faaliyetlerle etkili olamayacaklarını, daha büyük olaylar çıkarmalarını,
Müslümanlarla çatışmaya girmelerini ve ölmeleri ve öldürmeleri gerektiğini ve
böylece onların da işin içine dâhil olabileceklerini söylüyorlardı.
1890’dan
itibaren Van Ermenileri arasında Rus ajanları bol bol para harcayarak
çalışmışlar, Kafkasya Ermenileri’de Rusların teşvikiyle Anadolu Ermenileriyle
ilgileniyorlardı. Rus konsolosları Doğu Anadolu’da Ermeni milliyetçiliğini
kışkırtıyorlardı. 1894-96 olayları sadece Sason ve Van’da değil Doğu
Anadolu’nun birçok yerleşim yerlerinde meydana gelmiştir.
Hınçaklardan
sonra Anadolu’da ihtilal fikrini yayan ikinci önemli örgüt Taşnaklardı. 1890’da
Tiflis’te kurulmuştu ve kendisine yöntem olarak terörü seçmişti. Ermeni
olaylarını ve bu cemiyetlerin kararlarını uygulayanlar ise fedailerdi. 10-15
kişiden oluşan seyyar çetelerden oluşuyorlardı. Ve en önde gelenleri Serop,
Anranik ve Dro idi. Rusya’dan İran sınırından Doğu Anadolu’ya girerek halkı
silahlandırıyorlardı. Ruslar bunlara silah yardımı yapıyordu. Arşiv
belgelerinde farklı yollarla sınırdan geçirilmeye çalışılan silahlar ve
çetecilerin yakalandıklarına dair belgelere çokça rastlanır.
Avrupa ve
Rusya’dan aldıkları desteğe Amerika’yı da ilave etmek isteyen ilave etmek
isteyen Ermeniler 1 Mayıs 1894’te Ermeni Dostları Birliği Derneği’ni
kurmuşlardı.
Erzurum ve
Bitlis Ermeni murahhasları ihtilal fikrinin öncüsüydüler. Bir taraftan valilere
olaylarla ilgilerinin olmadığını beyan ederlerken diğer taratan patrikhaneye
güya olayların çok acı olduğunu ve hiçbir Ermeni’nin sağ bırakılmadığını
yazıyorlardı.
1890-1908
yılları arasında Rusya Kırımyan’ın da etkisin kullanarak bir taraftan kendi
sınırlarındaki Ermenilere göz açtırmazken, diğer taraftan Osmanlı Ermenilerini
kışkırtıyordu. Ermenilerin muhtariyet idarelerinin İngiltere’nin değil kendi
idaresi altında mümkün olabileceği imajın vermeye çalışıyordu. İngiltere
başbakanı Gladstone, Ermenileri dini ve insanı açıdan himaye maskesi altında
kendi nüfuzunu artırmaya çalışıyordu. Ermeniler basın ve dini teşekküllerle bu
devletlerin dini ve insani hislerini galeyana getirerek Osmanlı hükümeti
üzerine baskı ve müdahale sağlamayı amaçlıyordu. Osmanlı devleti bir taraftan Ermeni
olaylarını büyütmeden ortada kaldırmaya çalışırken diğer yandan da bitmek
bilmeyen iftiralara cevap vermeye çalışıyordu.
İttihat Terakki Ve Ermeniler
Jön Türk
hareketi ülkeye, eşitlik, özgürlük ve adalet getirmek amacıyla ortaya atılmış,
ülkedeki bütün dini ve siyasi oluşumları birleştirmeyi ummuştu. Fakat 1908
ihtilalinden sonra olayların seyri değişmiş Yunanlılar ittihat ve terakkinin
amaçladığı bu birlik fikrine karşı çıktılar. Ermeniler ve Bulgarlar Anadolu’da
ve Rumeli’de Kanun-u esasinin verdiği özgürlükle hükümete karlı gelmek,
Avrupalılar tarafından yapılan müdahale ile kendilerine önce özerklik sonra
bağımsızlık için çok açık bir şekilde milli varlıkları için çalışıyorlardı.
1909 Adana olayları ve Rumeli’deki taşkınlıklar ve cinayetler onların eseriydi.
II.
Meşrutiyetin ilanı ile bütün siyasi suçlulara genel af ilan edilmiş, ülke
dışına kaçan Ermenilerde ülkeye dönmeye başlamışlardı. Sürgünde olan Ermeni
Patriği İzmirliyan aftan istifade ile İstanbul’a gelmiş ve 7 Kasım 1908’de
İstanbul Ermeni patriği seçilmişti. İhtilale ortak oldukları için Ermenilere
bir takım haklar verilmiş, Meclis-i Mebusanda bakanlık makamlarında ve vilayet
meclislerinde iktidara fiilen ortak olmuşlardı. Abdülhamid tarafından
kısıtlanan siyasi faaliyetleri serbest bırakılmıştı.
Haziran 1909
darbesi ve ittihat ve terakki partisinin iktidarı tamamen ele geçirmesiyle
bütün gazeteler kapatılmış, Hamidiye alayları feshedilmişti bu da doğuda
aşiretler problemini doğurmuştu. Ve bu girişimler ittihatçılar ve Ermeniler
arasını açmaya başlamıştı.
Bazı
Ermeniler meşrutiyeti benimserken özellikle komiteciler başından beri karşı
çıkmış, meşrutiyetin Ermenistan geleceğin için tehlikeli olacağı gerekçesiyle
mücadeleye devam etmesi taraftarıydılar. Bunların başında Antranik geliyor ve
bunlara göre Ermeni milletvekilleri atılmış insanlardı. Antranik Bulgaristan’da
Çar’ın desteği ile askeri okul açmış ve burada Ermeni gönüllülerini eğitmiş devrimci
Ermeni gençleri burada Bulgar generallerinden bomba imal etmeyi öğreniyordu.
Ermeniler,
Bulgar, Sırp ve Rum komitelerinin Makedonya’yı paylaşma kavgasına
tutuştuklarında ve İstanbul’da 31 Mart vakasının karışık ortamında 14 Nisan
1909’da Adana isyanını başlatmışlardır. 31 Mart ve Adana olaylarının ardından
Taşnak ve İttihatçılar arasında vatanın bağımsızlığı ve bütünlüğünü sonuna
kadar korumak konusunda anlaşmış olmalarına rağmen bu sadece Taşnak partisinin
İstanbul bürosunu ilgilendirmişti. Ermeniler ittihatçı idaresinde bağımsız
Ermeni vilayetleri kurabileceklerini ümit etmişler fakat ittihatçıların merkezi
devlet taraftarı olmasından dolayı kısa süre sonra Rusların desteği ile fedai
hareketlerini sürdürmeye başladılar. Buna rağmen 1914’e kadar ittihatçılar
Taşnaklar’la birlikte hareket etmeye devam ettiler.
Balkan
savaşları sırasında Taşnaklar gazeteleriyle Osmanlı ordusundaki Ermini erlerin
firar etmesin teşvik ediyor, Antranik’de Edirne, Keşan, Malkara, Tekirdağ’da
büyük katliamlar yaptı. Ermeniler 13 Temmuz 1913’te Rusya’dan gelen Ermenilerin
teşvikiyle Rusçuk’ta bir miting düzenleyerek, Anadolu’ya geçilerek bombalama ve
yağma hareketlerinde bulunma kararı aldılar.
Balkan
savaşları devam ederken Ermeniler Rus Çarına müracaatla Anadolu’da ki ıslahat
meselesini gündeme getirmişler ve 13 Mayıs 1913’te Anadolu vilayetlerinin
ıslahı için bir komisyon kurulmasını hükümete kabul ettirmişlerdir.
Balkan
harbinden sonra Taşnakların tavırları değişmeye başlar. Hınçaklar 1913’te
kongrelerinde açıktan açığa Türkiye’ye karşı düşmanlığa karar verdiler.
Osmanlı
devleti İngiliz, Fransız, Rus baskısı sonucunda Balkanların olduğu gibi Doğu
Anadolu’nun da elden çıkacağına inanmaya başlamıştı. 2 Temmuz 1913’te İtalya,
İngiltere, Rusya, Fransa ve Almanya’nın İstanbul sefirleri toplanarak
Anadolu’da yapılacak ıslahatları incelemek üzere sefaret memurlarından bir
komisyon kurulmasına karar verdiler.
Rusya’nın
ıslahat projesi; Doğu Anadolu iki bölüme ayrılmalı Erzurum, Trabzon, Sivas-Van,
Bitlis, Harput şeklinde olmalı ve iki ayrı Avrupalı müfettiş tarafından idare
edilmeliydi. Rusya böylece kurulacak Ermenistan sayesinde Türkiye’yi çembere
alarak, Türkleri Kafkasya’da ki Müslümanlarla ilişkilerini kesmek ve bundan
sonra İstanbul için bir plan uygulayacaktı. Ermeniler Rusya’nın bu planını
öğrenince Rusya’ya meylettiler. Osmanlı hükümeti bu planın Osmanlıyı
parçalayacağını iddia etmiş ve Rusya’nın teklifini yumuşatmaya çalışmış ama
başarılı olamamıştır. Ermenilere yönelerek yapılacak ıslahatları beraber
yapmayı, yabancı müdahaleden vazgeçilmesini teklif etmiş, fakat Ermeniler
hükümete inanmayacaklarını, teklifi reddettiklerini ve Rusya’nın Vilâyât-ı
Şarkiyye ile ilgili ilgili fikirlerine katıldıklarını Bâb-ı âlî’ye
bildirmişlerdir. Hükümet 8 Şubat 1914’te iki yabancı müfettiş projesini kabul
etmiştir.
Ancak birinci
dünya savaşının patlak vermesi, 3 Ağustos 1914’te seferberlik ilan edilmesi ve
savaşa girilmesiyle 31 Aralık 1914’te uygulanacak olan ıslahat projesine son
verildi.
Yorumlar
Yorum Gönder